Çok yakından tanıdığım biri bundan bir kaç gün öncesinden ilk eşiyle yaşadığı bir tartışma sonrası, şöyle bir cümle kurdu; " Lanet olsun bir daha dünyaya gelirsem asla evlenmeyeceğim, hele de çocuk sahibi olmak mı, tövbe!!!!" Bu kişi bundan yıllar önce, ikinci evliliğini yapmış bir şahıs. Üstelik de görüntüde evliliği ile ilgili, çoğunlukla bir problemi yok. Ben de dedim ki, "sen bu bilinçle bir daha dünyaya gelecek misin bakalım? Hem sen son evliliğini yaparken o kadın için ölüp bitmedin mi? Neden faturasını ikinci kadına kesiyorsun? Biraz ağır olmuyor mu?"
İkinci, ya da üçüncü, ya da dördüncü ve daha sayamayacağım kez yaptığınız evliliklerde, hata hep karşı tarafta mıdır? Soruyorum şimdi, bu kadar evlilik -bu ikide de kalabilir sayısız da olabilir- hep hata karşıda mıdır? Sizde hiç yok mudur hata? Ya da bir önce yaptığınız hatanın bedelinin bir sonraki ödemek zorunda mıdır? Hele de ne demek çocuk sahibi olmamak! O çocuk seçtimi ki sizi anne ve baba olarak? Çocuk yapacak kadar zekaya sahiptiniz de, evliliği yürütemeyecek kadar aptal mıydınız? Hadi o kadar aptaldınız evliliği bitirtdiniz, bu da anlaşılabilir, insanlar anlaşamayabilir, pekiiiii ikinciyi evliliği yaptığızda da mı, kafanız yoktu!!!
Her türlü hatayı kendinize mal etmektense karşı tarafa yüklemek işin en kolay kısmı sanırım. Evlendim ama suçlu oydu, çocuk sahibi oldum ama suçlu yine oydu. Siz ne yaptınız, sütten çıkmış ak kaşık mıydnız? Ne yaptıysa ikinci ya da üçüncü ya da şu an bilemediğim şahıstaydı kabahat. Kendinize hiç sormadınız, ben nerede yanlış yaptım diye...
Eh ağızdan çıkan düşüncesizce tek bir cümle, şu an içinde bulunduğunuz durumu sıfırlar. Hatanın neresinden dönerseniz kardır. Tek bir yaşam, tek bir hayat var önünüzde... Hadi o zaman, durmayın! İkinci ya da bilmem kaçıncı evliliğinizde iseniz bitirin, hata olduğunu düşünüyorsanız... Hiç bir şey için geç değil. O kapı hep açık, ve istediğiniz zaman çıkıp gitmekte özgürsünüz. Tek hayat tek yaşam unutmamak gereken tek gerçeklik bu. Bir daha dünyaya gelir isek -ki inanışa göre reenkarnasyon 14 kez oluyor- aynı bilinçle olmayacağız bu dünyada. Ne gerek var, bir yaşamımızı, pişmanlıkla harcayalım.
Ben bu bilinçle ya da bu bilinçsizliğimle, 15 kez daha evlenebilirim, hem de hataları karşı tarafa yüklediğim kadar kendime de yükleyerek. Ne kadar o suçluysa ben de suçluyum diyerek. Ya sizin var mı bu yüreğiniz? Varsa, hadi o zaman yüreğinizin götürdüğü yere kadar yolunuz. Yoksa, bittiği yerde siz de bittiniz....!!! Cesaret, bir daha dünyaya geldiğimde onu yapmayacağım bunu yapmayacağım demek ile olmuyor, aynı hataları tekrarlamamaktan geçiyor yol... Çok yakın birinin dediği gibi, "hayatta pişmanlıklar ve keşkeler yoktur". Bunu söylediğiniz kadar yapabiliyor musunuz? İşte siz o kadar varsınız yaşamda.... Sarf etttiğiniz cümleler, yapabildikleriniz ile doğru orantılı olmalı, laf ağızdan çıktığı anda mertliğiniz ile tartılır, bunu unutmamalı!!!
21 Nisan 2012 Cumartesi
12 Nisan 2012 Perşembe
Deprem...
Gerçek anlamda bir depremden bahsetmeyeceğim şu an, hani şu evlerimizi yıkan, binaların altına gömdüğümüz bir dolu insanı yok eden, doğal afetler içinde, belki de en büyük kayıpları 5-10 saniyede verdiğimiz.... Başka bir deprem anlatmak istediğim. Evlilikte yaşanılan deprem. Geçen günlerde bir arkadaşımın evliliğinde yaşadığı bir sorun ile ilgili, ona akıl verirken, birden dudaklarımdan çıktı bu söz, deprem...
Evliliklerde yaşanılan problemler, bazen küçük bazen büyük farketmez, kişilerin onlara gösterdiği tepkiyle, ya da verdiği karşılıkla ölçülür çoğu zaman. Mesela, eş olarak aldatıldığınızı öğrendiğinizde, verdiğiniz tepki, aslında sizin kişiliğiniz ile alakalıdır. Birimiz, bunu kaldıramaz, ya hemen boşanır, ya evden gider, ya da cezasını diğer eşe fazla fazla ödetir. Bir diğerimiz, sineye çeker, yüzleşir, hesap sorar ama vazgeçemez.
25-35 yaş arası kadın muhabetlerinde bana sorulduğunda verdiğim cevap hep aynıydı; "hemen boşanırım". 35'den sonra bu fikrim değişti.Tek seferlik ise evliliği yıkmaya değer mi diye sorgulamaya başladım. Sanırım sonrasında pişmanlık duymamak için fikrimi değiştirdim. Etrafımda aldatılma üzerine evliliklerini bitiren bir dolu kadının, aylar sonra yaptıkları itiraflarda hep pişmanlık gizliydi. Bugün konuştuğum bir arkadaşım, 37 yıllık evliliğini bir aldatma ile tek celsede bitirmiş, ama pişman olduğunu söylüyordu. Şimdi ki aklı olsa bir kez daha kararını gözden geçireceğini vurguluyordu.
Bu, ya da buna benzer, siddetli evlilik tartışmalarını depreme benzettim, kendi kendime. Hani saniyeler içinde yıkımlara yol açan, bir binayı yerle bir ederken, bir diğerine hiç dokunmayan, bildiğimiz doğal afet gibi. Eğer temel sağlam değilse, depremin yıktığı bir ev gibi geldi, bir sorunla yıkılan evlilikler... Marmara depreminden sonra televizyona çıkan deprem bilimciler, hep binaların depremin büyüklüğüne verdiği karşılıktan bahseder olmuşlardı hatırlarsanız. Kimi yerle bir oluyor, kimi sallanıyor ama yıkılmıyor, kimi yan yatıyor ama tuzla buz olmamış, kiminde de çatlaklar oluşuyor ve onarılabiliyor.
Bana göre çıkan sonuç şöyle; evlilikte yaşanılan sarsıntılar, sizin ne kadar güçlü olduğunuzla doğru orantılı, ya da anlık zaaflarınızla verebileceğiniz kararlara göre, birlikteliğinizi yıkabalir veya sarsabilir. Başka bir bakış açısıyla, eğer 5,3 büyüklüğünde depremi atlattıysanız, oluşan çatlakları onarıp, 7,2'ye de dayanabilirsiniz ve yıkılmazsınız. Önemli olan siz aynı evde, aynı şekilde devam etmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz!!!
Evliliklerde yaşanılan problemler, bazen küçük bazen büyük farketmez, kişilerin onlara gösterdiği tepkiyle, ya da verdiği karşılıkla ölçülür çoğu zaman. Mesela, eş olarak aldatıldığınızı öğrendiğinizde, verdiğiniz tepki, aslında sizin kişiliğiniz ile alakalıdır. Birimiz, bunu kaldıramaz, ya hemen boşanır, ya evden gider, ya da cezasını diğer eşe fazla fazla ödetir. Bir diğerimiz, sineye çeker, yüzleşir, hesap sorar ama vazgeçemez.
25-35 yaş arası kadın muhabetlerinde bana sorulduğunda verdiğim cevap hep aynıydı; "hemen boşanırım". 35'den sonra bu fikrim değişti.Tek seferlik ise evliliği yıkmaya değer mi diye sorgulamaya başladım. Sanırım sonrasında pişmanlık duymamak için fikrimi değiştirdim. Etrafımda aldatılma üzerine evliliklerini bitiren bir dolu kadının, aylar sonra yaptıkları itiraflarda hep pişmanlık gizliydi. Bugün konuştuğum bir arkadaşım, 37 yıllık evliliğini bir aldatma ile tek celsede bitirmiş, ama pişman olduğunu söylüyordu. Şimdi ki aklı olsa bir kez daha kararını gözden geçireceğini vurguluyordu.
Bu, ya da buna benzer, siddetli evlilik tartışmalarını depreme benzettim, kendi kendime. Hani saniyeler içinde yıkımlara yol açan, bir binayı yerle bir ederken, bir diğerine hiç dokunmayan, bildiğimiz doğal afet gibi. Eğer temel sağlam değilse, depremin yıktığı bir ev gibi geldi, bir sorunla yıkılan evlilikler... Marmara depreminden sonra televizyona çıkan deprem bilimciler, hep binaların depremin büyüklüğüne verdiği karşılıktan bahseder olmuşlardı hatırlarsanız. Kimi yerle bir oluyor, kimi sallanıyor ama yıkılmıyor, kimi yan yatıyor ama tuzla buz olmamış, kiminde de çatlaklar oluşuyor ve onarılabiliyor.
Bana göre çıkan sonuç şöyle; evlilikte yaşanılan sarsıntılar, sizin ne kadar güçlü olduğunuzla doğru orantılı, ya da anlık zaaflarınızla verebileceğiniz kararlara göre, birlikteliğinizi yıkabalir veya sarsabilir. Başka bir bakış açısıyla, eğer 5,3 büyüklüğünde depremi atlattıysanız, oluşan çatlakları onarıp, 7,2'ye de dayanabilirsiniz ve yıkılmazsınız. Önemli olan siz aynı evde, aynı şekilde devam etmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz!!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)