Sayfalar

20 Mayıs 2012 Pazar

Yara ve izi...

Sanırım 5-6 yaşlarında ya var ya da yoktum, tam olarak hatırlayamıyorum; su çiçeği çıkarmıştım. Benim zamanımda, su çiçeği aşısı yoktu, şimdilerde aşısı olduğu için, çocuklar daha hafif atlatıyorlar. Her tarafımda küçük, içi kabarcıklar dolu, sulu sivilce benzeri yara gibi şeyler çıkmıştı. Tatlı tatlı o kadar güzel kaşınıyorlardı ki... Pembe, soğuk bir sölüsyonu vardı, kaşındıkça annnem üzerine bir pamukla ondan sürüyordu. Bir kaç saatliğine, kaşıntı azalıyordu ama, meret şeyler yeniden başlıyordu kaşınmaya. Annem sürekli bağırınıp çığrınıyor "kızım kaşıma izi kalacak" diye ama ne mümkün kaşımadan durmak. En sonunda burnumun üzerinde çıkanı nasıl tırnakladıysam ve kaşıdıysam, aynı annemin söylediği gibi izi kaldı. 40 sene sonra bile, dikkatli bakıldığında burnumun üzerinde izini görmem mümkün. Ona baktıkça o günlerde annemin söyledikleri ve o soğuk ilacın beni nasıl rahatlattığı aklıma geliyor.

Daha ilerleyen yaşlarda, genç kızlığıma doğru dudaklarımı yemeğe başladım. Babam inanılmaz kızardı. Dudağımın kenarında günlerce kızarık, kocaman bir yarayla dolaştıkça babam sinir olurdu. En sonunda bir gün dayanamadı, eline tendirdiyotu aldı ve basıverdi yaranın üzerine. Şimdilerdeki Baticon gibi yakmayan cinsden de değildi, korkunç derecede canım yandı, dünyam karardı, gözlerimden yaş geldi. O acıyı hayatım boyunca unutmadım. Dudağımı hala koparırım, o acı aklıma gelir elimi çekmek isterim ama alışkanlık işte çekemem. Ama o yaranın izi kalmadı, sadece acısı var hafızamda anı olarak, bana babamın o günkü kızgınlığını hatırlatan...

Günlük hayatda da, tartışma esnasında birbirimize karşı kullandığımız, sarf ettiğimiz kelimeler, biz farkında olmadan karşı tarafta öyle derin yaralar ve acılar bırkabiliyor ki! Zaten o kelimeleri sarf ederken nasıl algılanacağını düşünmeden, aynı babamın sadece benim canımı yakmak için dudağıma bastığı baticon gibi, karşı tarafın sadece ve sadece canını yakmak için, kelimeleri sarf ediyoruz. Kimi iz bırakıyor benim su çiçeği yaram gibi aynaya dikkatlice baktığımda görebildiğim, kimi de iz bırakmıyor ama acısı her daim hatırlanıyor, tendirdiyotun acısı gibi. Keşke dilimizin her ne kadar kemiği olmasa da, olduğunu düşünerek, kıracağımızı bilerek konuşmayı bilebilsek. Keşke, yaşamda bazı yara izlerinin ömrümüzün sonuna kadar bizle olacağını, acılarında daima hatırlanabileceğini aklımızın bir köşesinde tutabilsek. Çünkü her tartışma aslında, bir öncekindeki yarayı tekrar kanatıyor ya da izinin üzerine parmak basıyor. Aynı, tuzu yaraya bastığınızda yakması gibi. Tuz basılan yaralarımız olmaması dileğiyle, yeni bir güne uyanmayı istemekren başka elden bir şey gelmiyor.