Sayfalar

1 Şubat 2012 Çarşamba

Susmayı bilmek....

Hiç bir tartışma esnasında susmayı denediniz mi? Ben denedim ama başaramıyorum. Sanırım yıllardır ne geliyorsa başıma bundan geliyor.

Babam çok küçüklüğümdne beri, beni öyle öz güvenli ve tuttuğunu koparan bir kız çocuğu olarak yetiştirmiş ki! Haklı olduğuma inandığım yerde, ya da haksız da olsam bir şekliyle karşılık vermeden duramıyorum. Hayatımda, belli dönemlerde, susmayı çok iyi bilen insanlarla karşılaşmadım değil. Ama, bu benim sinirlerimi daha da zıplattı. Bence kavga ya da tartışma, susmaktan daha iyi. En azından iletişim var kavga da bile. Hep tartışma esnasında karşımdaki bir şey söylerken, ben de karşılık veririm. Susarsam, sanki konuşma sonunda eksik bir şeyler kalacak ve kendimi savunamayacağım diye düşündüğümden... Susmayı bir tek babama karşı becerebilmişimdir, o da genç kızlığımda. Ona karşı bile artık susmuyorum. Eğer genç kızlığımda susmasaydım, babam benim kahramanım olamazdı. Çoğunlukla da haklıydı zaten babam bana bağırmakla, ya da kızmakla. Ne diyebilirdim ki? Acaba susmamak, karşındakini dinlememk anlamına mı geliyor? Bence öyle değil! Sadece söylediği konuda aslında sizinde bir fikriniz ya da o anda düşündüğünüz bir şeylerin olduğunun göstergesi. Tamamen insancıl bir savunma mekanizması. Tabi eğer tartıştığınız sizin yaşıtınız biriyse, eşiniz, kocanız, yakın bir arkadaşınız ise bu kişi susamıyosunuz. Ama eğer çocuğunuz ise onun karşılık vermemesini istiyorsunuz. Bu da sizin egonuzdan, ebeveyn olmanızdan ve her daim haklı olmanızdan kaynaklanıyor. Çocuğunuzun susması size karşı bir saygı göstergesi. Haksızlık değil mi? O da bir birey, kendini savunmalı, ama izin yok, ne olursa olsun karşılık vermemesi lazım. Bir gün çocuk sahibi olduğunda sizi anlayabilir ancak. (Çocuklarım inşallah bunu okumazsınız:) Ya da üst düzey bir yöneticiniz ile yaptığınız bir tartışma da susmanız gerekiyor, işinizin devamlılığını istiyorsanız. Çok yakın bir arkadaşım bana bir gün; "iş yerinde gösterdiğimiz sabrı keşke hayat arkadaşlarımıza da gösterebilsek, hayatımız çok daha kolay olurdu " demişti Çok da haklıydı. Düşünsenize, hiç hak etmediğiniz  halde, sizi suçlayan patronunuza ne diyebiliyorsunuz? Hayır efendim haksızsınız, ben haklıyım deyiverin bakalım ne olacak! İşinizden olursunuz. Bunu bildiğiniz için de susuyorsunuz. Eeee aynı sabrı neden normal yaşantımızda, hayatımızda en çok değer verdiğimiz insanlara karşı yapamıyoruz?

Son dönemlerde, bir tartışma sırasında susmayı deniyorum. Deniyorum diyorum, çünkü çok uzun süre sürdürebileceğimi düşünmüyorum. Bu seferde kaşım, gözüm, elim oynuyor. Bu karşı tarafı daha da sinir ediyor. Ağzımla söyleyemediklerimi vücüt dilimle söylüyorum. Eh put değilim ki kardeşim ben. Hem konuşmadan, hem de hareket etmeden durabileyim. Hem benim bir kişiliğim var, bunca yıldır var olanı, nasıl değiştireyim. Ancak törpülerim. Ayrıca  çok önemli bir söz var benim gönülden inandığım, "eğer karşınızdaki insan susuyorsa, artık size değer vermiyordur. Onun gözünde değerinizi yitirmişsinizdir". Ne kadar doğru, tartışmaya bile değer bulmuyor sizi demektir. Hem acaba bunu karşı taraftan isterken siz susabiliyor musunuz? Bunu düşünmek lazım. Ama ben susamam, o zaman ben olamam. Susup saatlerce karşı tarafı dinleyip, konuşma sonunda ne söyleyeceksem söylemem gerekirse, unuturum her şeyi. O halde yazmam gerekir tek tek konuları ki, karşılığını verebileyim. Bu seferde karşı taraf ne yapıyorsun sen manyak mısın demez mi? Hatalı da olsam hatasız da olsam, konuşmam gerekir. İnsan doğası savunma mekanizmasıdır. Cinayet bile işleseniz, nedenlerini anlatmak gerekir, Hem de anında, hemen. Heyecanı sönmeden.

Kısaca ve net olarak, ben sussam, vücudum konuşur. Eh hayatımdaki insanlar buna alışın. Eğer susarsam, söyleyecek bir şeyim olmazsa bilin ki, artık konuşmaya deymiyosunuzdur....Eğer hayatımda var olmak istiyorsanız, benim karşılık vermeme de alışmalısınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder