Sayfalar

10 Ekim 2011 Pazartesi

Çocukluğumdan hatırladığım (1)....

Geçenlerde TV'de izlediğim bir reklam beni epeyce uzaklara götürdü... Daha henüz süpermarketler zincirleşmemiş iken, Migros'un market şekline dönüştürülmüş, içleri raflarla dolu, mahalleye girdiklerinde özel bir siren sesiyle varlıklarını belli eden kamyonetleri aklıma geldi. Çocukluğum ilkokul yıllarına kadar anneannemin gözetiminde geçti. Şimdilerde trilyonluk evlerin olduğu, o zamanlarda ise mütevazi sayılan Selamiçeşme'nin sokaklarında büyüdüm. Migros kamyonu mahalleye geldiğinde, sireni çalar, biz de anneannem ile diğer mahalle sakinleri gibi, kamyonetin başına üşüşürdük. Kamyonet şöförü, iki yana doğru açılan kapakları kaldırır, müşterilere satış yapardı. Bir sonraki aşamada ise, çift taraflı reyonlar kuruldu, kamyonetler daha bir büyüdü, tel sepetler kolumuzda, reyonların arasında dolaşırdık, 10 bilemedin 15 metre kamyonetin içinde... Yani ilk marketlerin temeli bu arabalarda atıldı. Şimdilerde ise marketlerin durumu gayet belli. O zamanlar sadece ihtiyacımız olan şeyleri alır, fazlasına göz dikmezdik. Ama öyle çılgın bir tüketim toplumu olduk ki, artık markete girdiğimizde tekerlekli alışveriş arabalarına elimize geçeni ve daha fazlasını koyuyoruz. Kasaya geldiğimizde de çıkan faturaya bakıp, ne aldık ki bu kadar diye birbirimize soruyoruz. İşte toplu marketlerin yaptıkları, pazarlama dilinde "stimuli" (uyarıcı) denilen etki bu... Hiç dikkatimizi çekmeyen rafların bile kendine ait bir dili var, bizi kendilerine çeken ve almaya iten. Çok bilirim markete ekmek, süt, yoğurt almaya diye giripte, elimde kolumda bir dolu torba ile çıktığımı... Kazandıkça harcayan, harcadıkça daha çok kazanmayı isteyen bir toplum olduk. Hakkımızda hayırlısı...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder