Sayfalar

14 Aralık 2011 Çarşamba

Kaçış mı?

Bundan tam 2 yıl önce bu zamanlarda, bir öğle yemeğinde, o kadar bunaldım ki, eşime ben çok sıkıldım ve artık gitmek istiyorum bu şehirden dedim. O da bana tamam hadi ev aramaya başla gidelim o zaman dedi. Böyle bir planımız tanıştığımız ilk andan itibaren vardı ama 5 yıl sonra gerçekleştirmeyi düşünüyorduk. Çoluğumuzu çocuğumuz belli bir noktaya getirip öyle ter edecektik şehri... Daha vakit vardı yani.  İnanamadım söylediğine ama 20 dakika sonra kendimi Bodrum'da kiralık ev bakarken buldum. Ocak ayı sonunda gelip evimizi tuttuk. Haziran ayında ise, eşyalarımızı ve kendimizi toplayıp yeni bir başlangıca ve yaşama merhaba dedik Bodrum'da... Neden Bodrum diye soranlar için de başladığımız yer olduğu için cevabını verdik. Hem Bodrum artık neredeyse bir büyük şehir kadar kargaşaya sahipti ve çocuklar az da olsa daha rahat uyum sağlayacaklardı.  Ailelerimizin, dostlarımızın, arkadaşlarımızın anlayamayacağı, ama engel de olamayacağı bir süreçti bu. Kurulu düzenimizi, 3 çocuğumuza rağmen taşıdık. Değişik yaşlardaki çocuklarımız (8-12-15) için elbette ki bu çok büyük bir değişiklikti. İntibak süreci zor olacaktı, farkındaydık. Ama biz tencere ve kapak misali olduğumuz için, üstesinden geliriz dedik. Sıkıştıkları yerde biz onlara yardımcı oluruz. Destek oluruz, yanlarında oluruz. Bizim için en önemlisi, onların da yanımızda olmasaydı. Küçüklerim seçim hakkı yoktu zaten, geleceklerdi. Ama büyük kızımız epeyce direndi, bana olan düşkünlüğü galip geldi ve en sonunda sen nereye ben oraya dedi. Ne de olsa bu bizim hayalimizdi, onları da sürüklemiştik peşimizden. Küçükler 1 ayda uyum sağladı. Ama büyük çok zorlandı ve çok da haklıydı. Tam ergenliğin ortasında, arkadaşlarından, sosyal ve kültürel çevresinden koparıp almıştık onu. Önce kan kusturdu iki ay, ilişkimiz kopma noktasına geldi. Ne o ne de ben dayanamıyorduk artık. Okulda hiç arkadaş çevresi yoktu, yeni gelen kıza herkes bit tuhaf bakıyordu. Arkasından sürekli söyleniyorlardı. Bir gün tartıştık. Odasına kapandı. Bir süre yalnız bıraktım onu. Sonra kapısını açıp içeri girdim. Neden böyle davranıyorsun dedim. Elbette, Bodrum'a sürüklenmesinin suçlusu olarak beni gördüğünü ve bunun için aslında intikam aldığını kendi kendine bile itiraf edemediği duygularını söyleyemedi. Ama yüzündeki korku, acı ve endişe o kadar anlaşılırdı ki, o anda onu kaybedeceğimi, avuçlarımdan kayıp gideceğini fark ettim. Ona sımsıkı sarıldım ve korkma dedim, her ne olursa olsun ben senin yanındayım. Biz birlikte her şeyi aşarız. Hep yanında olacağım yeter ki sen üzülme. İşe yaradı, aslında tüm ihtiyacı o ana dek bunları duymakmış. O an anladım. Şimdi iyiyiz. Tamamen olmasa da artık beni suçlamıyor. Biliyor ki, onunda bir hayali olsa, o da peşinden gider. Çünkü ben ona, yaşamımızın bu bilincimizle bir kez deneyimlenen bir şey olduğunu, o yüzden, kendi isteklerimiz doğrultusunda mümkün olduğunca tadına vararak yaşamamız lazım geldiğini öğrettim. Dersleri mükemmel, üniversite sınavı için deli gibi çalışıyor. Tek hayali İstanbul'da iyi bir okul kazanmak. İstanbul'da kalsaydık böyle olmayacağından adım gibi eminim. Dersleri bu kadar iyi olmazdı ve sınav için bu kadar hazırlanmazdı. İçinde bu kadar büyük bir hırs olmazdı.

İstanbul'dan ayrılmadan önce, çok yakın bir dostumla konuşurken -gideceğime o kadar üzülmüştü ki-,  "sen neden kaçıyorsun" diye bir soru geldi. Yaşadığım hiç birşeyden suçluluk duymuyorum ki kaçayım diye cevapladım sorusunu. O dönemde duygusal olarak epey sıkıntılı bir süreçten geçiyordum. Hayatımın en ince ayrıntısına kadar paylaştığım en yakın dostum aslında kendini gidecek olmama inandıramıyordu. Bu yüzden de gidişim için kaçış demeyi uygun bulmuştu." Git ama sen yapamazsın oralarda, geri gelirsin" gibi cümleleri de ekliyordu konuşmalarımıza. Ben ise o dönemde onun kastettiği gibi duygusal bir kaçış yaşamıyordum ama başka türlü bir kaçışım vardı. Şehirin karmaşasından, gürültüsünden, trafiğinden kaçıyordum. Çocuklarımı Kadıköy ya da Taksim'de kaybetme korkusundan kaçıyordum. Eşimin ve benim ailemin bizim evlenmemize ya da birlikteliğimize karşı gelmesinden kaçıyordum. Tabi bu radikal kararı vermemde eşim en büyük destekti. Eğer ona güvenmesem her anlamda, büyükşehirden çıkmam zor olurdu. Pişmanmıyım, asla değil. Ailemi ya da arkamda bıraktıklarımızı özlüyor muyum? Evet, ama senede 3-4 kez gidip onları görebiliyorum. Annemi zaten kaybettiğim için, aklıma her düştüğünde, her yerde benimle olduğunu biliyorum ve onunla konuşuyorum. Babamı ise Ayvalık'dan buraya getirdim. Hemen 2 ev yanımda yaşıyor. İşte 6 kişilik geniş bir aile olarak yaşamımıza devam ediyoruz. Mutluyum, huzurluyum, sağlığım yerinde sayılır. Elbette zorluklar yaşadık ve yaşıyoruz, daha da yaşayacağız. Ama bunların üstesinden gücümüz yettiğince gelmeye çalışıyoruz. En öenmlisi birbirimize sahibiz. Eşim ve çocuklarım yanımda. Hayattaki en büyük zenginliğin, insanın evindeki huzuru olduğunu biliyorum.

Umarım herkes bir gün benim gibi bir kaçış yaşar ve sonucunda pişman olmaz. Ama dikkat edin yol arkadaşınız güvenilir olsun ve istediğinizde yapabilecek kadar cesaretiniz  olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder